Bizimle iletişime geçin

Haberler

Bir Podcast Nasıl Fark Yaratır?

Bir podcast sayesinde yeni beceriler elde edebilir, iş teklifleri alabilir, yeni insanlarla tanışabilir, gelir elde edebilir, ürün ve hizmetlerinizi tanıtabilir, dahası eğlenebilirsiniz…

Yayınlanma tarihi

on

Dijital iletişimin hızla yükseldiği 2010’lu yılların başında “Content is king” (İçerik kraldır) sözü adeta efsaneye dönüşmüştü. Facebook, Twitter, Instagram ve Youtube gibi platformların milyonlarca insan tarafından keşfedildiği, iletişimin gelenekselden artık dijitale kaydığı dönemin en havalı sözlerinden biriydi: İçerik kraldır.

İletişim tamamen dijitalleşince ve sosyal medya sayesinde hemen her birey ve kurum içerik üreticisi, yayıcısı ve tüketicisi haline gelince, bu söz eski havasını ve özgünlüğünü de kaybetti haliyle.

2020’li yıllara geldiğimizde her yanımız “içeriğe” boğuldu ve bu kez içerik yorgunluğu başladı. Platformlar arasında kullanıcı davranışlarında dalgalanmalar, kaymalar, kopuşlar oldu.

Herkesin hem içeriği ürettiği, hem de tükettiği bir dünyada milyonlarca içerik ağda dolaşırken hangi içeriği üretmek ve hangisini tüketmek gerektiği giderek ayırt edici bir unsura dönüştü. “Dikkat” süreleri dramatik biçimde kısaldı ve içeriğin kendisinden ziyade “niteliğj” önemli hale geldi. “Okuyucu, izleyici, dinleyicinin” yerini hepsinin toplamını, karmasını oluşturan “kullanıcı” aldı.

Belki de 10-12 yıl sonra o ünlü sözü revize edecek olursak, yeni halini “Quality content is king” (Kaliteli içerik kraldır) diyebiliriz.

Kaliteli içerikten kastımız, yüzbinlerce içerik arasında, neden o içeriğin tüketilmesi gerektiği konusunda hedef kitleye güçlü bir neden verme başarısı, yeteneğidir. İçeriğin bir ilgi, yarar, değer sunması ve hedef kitlenin o içerikten mümkün oluğunca kaçınamayacağı mahiyette olması gerekir.

Genel geçer, vasat bir içeriğin dikkat çekme, ilgi görme ve başarı elde etme şansı artık yok. Bu içeriğin yayın mecrası neresi olursa olsun; Facebook, Twitter, Instagram ya da Youtube, fark etmiyor.

Ayrıca içeriğin kalitesi kadar içeriğin sunulduğu platformun yapısı, doğası da bu içerik karmaşasında önem kazandı.

Hepimiz o kadar yoğun dijital içerik tüketiyoruz ki artık, son dönemde sıkça konuşulmaya başlandığı gibi “dijital yorgunluk”, “ekran yorgunluğu” ciddi bir sorun haline geldi. Milyonlarca insanda oluşan bu “mental, zihinsel, ruhsal yorgunluk” dijital içeriğin (mesajın) kullanıcıya ulaşmasını, algılanmasını da zorlaştırdı.

Dijital iletişimde dinleyici tarafında yazılı ve görsel içeriğin ardından son dönemde ses tarafında (podcast) yükselişin en önemli nedenlerinden birisi de bu yorgunluk hali ve dinginlik arayışı.

Bu nedenle podcast farkındalığı her geçen gün artan birçok kullanıcı, podcast yayınlarına daha fazla “kulak veriyor”, karmaşadan kaçıyor; eğleneceği, bilgi alacağı, farkındalığını artıran podcast yayınlarına daha fazla zaman ayırıyor.

Yapılan son araştırmalara göre yalnızca Asya Kıtası’nda haftalık podcast dinleyici sayısı 600 milyonu aşarken, Türkiye’de ise 2021’de 650 bin düzenli podcast dinleyici sayısına ulaşıldığı tahmin ediliyor.

Sosyal medya tarafında milyonlarca kullanıcı bulunurken podcast mecrasının henüz emekleme aşamasında olduğu açık; ancak gelişim eğrisi podcast için istikrarlı bir yükseliş olduğunu gösteriyor.

PODCAST NASIL FARK YARATIR?

Peki, bu artan ilgi ve gelişim potansiyeli içerisinde podcast sizin için nasıl bir fark yaratabilir? Kişisel kariyeriniz, kurumunuz, markanız, işletmeniz için podcast nasıl bir etki, fark oluşturabilir?

Ya da soruyu şöyle de sorabiliriz: İçerik ve mesaj kaosunun yaşandığı sosyal medya dışında podcast ile nasıl dikkat çekebilir ve ayırt edici olabilirsiniz?

Eğer bir uzmanlığınız ve yetkinliğiniz varsa ve bir podcast başlatırsanız, bu sizi o alanda otorite haline getirecek en önemli araçlardan birisi olabilir. İyi planlanmış, istikrarlı bir podcast yayını alanınız, sektörünüzle ilgili görüş, öneri ve yorumlarınızın takip edilmesini, etki yaratmasını sağlayabilir. Ses aracılığıyla takipçilerinizle güçlü bir bağ ve etkileşim kurabilirsiniz. Podcast yayınındaki samimiyetiniz, özgün fikir ve bilgileri paylaşma şekliniz sizi ve kurumunuzu zamanla otorite haline getirebilir. Bu, diğer dijital araçlarla kolay oluşturamayacağınız bir fırsattır.

Podcast yayınlamak, bilgi ve deneyimlerinizden yararlanmak isteyen bir topluluk oluşturacağı gibi, sizin için de yeni bilgi ve deneyimler elde etmenin bir yoludur. Bilgiyi (içeriği) paylaşırken araştırırsınız, hayranlarınızdan da geri bildirimler alır yeni şeyler öğrenirsiniz. Bu, bir uzmansanız kariyerinizi geliştirmeye, bir kurum ya da markaysanız hedef kitlenizin beklenti ve isteklerini anlamanıza yardımcı olur.

Bir podcast yayınının size ve kurumunuza katacağı bir başka yarar da “güven” oluşturmasıdır. Podcast içeriklerinin gücüyle oluşturacağınız “ikna ve inanç”, dinleyicilerinizde güven duygusunu destekler. Birçok araştırmanın gösterdiği gibi, ilgili ve arzulu biçimde podcast yayınını dinleyen bir kişi aktarılan mesajı yüzde 70-80 oranında algılıyor. Bu, başkaca dijital iletişim araçlarıyla kolay kolay sağlanamayacak bir orandır. Fikirlerinizin gücü, duygu derinliğiniz, hedef kitleniz için podcast aracılığıyla ürettiğiniz “değer” iş hedefiniz ve yayın amacınız doğrultusunda benzersiz bağ oluşturur.

Şu anda bir podcast başlatmanın belki de en önemli katkısı size, herkesin birbirine benzer şeyler yaparak kaybolduğu bir ortamda yer almaya çabalamak yerine, yönelimin ve ilginin giderek arttığı yeni bir mecrada dikkat çekmek olacaktır. Gelecekte mutlaka daha fazla podcast yayını ve yayıncısı olacak. Uzmanlık alanınızda ve sektörünüzde birçok yayın dinleyici karşısına çıkacak. Ama şimdi harekete geçmeniz belki de alanınızda ilgi çekecek ilk yayını sizin başlatmanıza, daha kolay ve hızla dikkat çekmenize, yukarıda da vurguladığım gibi o alanda “otorite” olmanıza fırsat yaratacak. Podcast alanında keşfedilmeyi ve hayata geçirilmeyi bekleyen o kadar çok içerik alanı var ki… İpin ucunu tutup çekmeye başladığınızda siz bile şaşıracaksınız…

Ayırt edici bu ana yararların dışında bir podcast sayesinde ayrıca yeni beceriler elde edebilir, yeni iş teklifleri alabilir, yeni insanlarla tanışabilir, sosyalleşebilir, yayınınızdan gelir elde edebilir, kendi ürün ve hizmetlerinizi tanıtabilir, dahası eğlenebilirsiniz!

Hasılı, bir podcast’e başlamak için belki de en iyi zaman şu an olabilir…

NOT: Bu yazı ilk olarak Gazete Duvar‘da yayınlanmıştır.

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Yanıt Ver

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

ABD seçimleri podcast’lerin siyaseti nasıl şekillendirdiğini ve risklerin neler olduğunu gösterdi

Adaylar seçmenlerle bulundukları yerde buluşmalı. Joe Rogan’ınki gibi podcast’lerden kaçınarak ve yakın siyasi tabanının ötesindeki kitlelere hitap etmeyerek Harris ve Demokratlar bunu başaramadı. Bu da Trump’ın herhangi bir direnişle karşılaşmadan Rogan’ın platformundan tam anlamıyla faydalanmasına olanak sağladı. Podcast’lerin gelecekteki kampanyalarda daha fazla rol oynamaya başlaması muhtemel. Adaylar, kendi görüşlerini paylaşması gerekmeyen podcast sunucularının sorularına kendilerini açmaktan korkmamalı.

Yayınlanma tarihi

=>

Donald Trump 2024 ABD seçimlerinde zaferini ilan ettiğinde, kendisi ve yakın çevresi Palm Beach County Kongre Merkezi’ndeki sahnede bir araya gelerek sadık destekçilerine, yani seçmenlere, Melania Trump’a, kampanya ekibine ve diğer çeşitli destekçilerine teşekkür etti ve onları övdü. Ancak daha şaşırtıcı bir grup, Trump’ın uzun süredir arkadaşı olan Dana White tarafından öne çıkarıldı: “Nelk Boys, Adin Ross, Theo Von, Bussin’ With The Boys ve son olarak da kudretli ve güçlü Joe Rogan’a teşekkür etmek istiyorum.”

Bu an, Trump’ın kampanya medya stratejisinin başarısının bir göstergesiydi. Seçilmiş başkan, ünlülerin podcast’leri ve canlı yayın platformu Twitch gibi alternatif kanallar lehine ana akım yayın organlarını etkili bir şekilde bir kenara bıraktı. Trump’ın 2024 kampanyası, tıpkı 2016’da Twitter’da yaptığı gibi podcast’leri önemli bir iletişim formatı olarak öne çıkardı.

Bu programlara ev sahipliği yapan fenomenler, geniş kitleler üzerinde etkisi olan kamusal kişilikler. Birçoğu Trump’ın siyasi mesajına sempati duyuyor. Trump bu kişilerin programlarına katılarak onların kişisel onayını almış ve sadık hayran kitlelerine doğrudan ulaşmış oldu.

Trump kampanya sırasında 14 büyük podcast ya da yayına katıldı. Bunlar arasında The Joe Rogan Experience, Logan Paul’s Impaulsive ve Theo Von’s This Past Weekend gibi ağırlıklı olarak erkek izleyici kitlesine sahip programlar yer aldı. Bu yayınlar toplamda 68,7 milyon YouTube görüntülemesi ve çok daha fazlası da diğer sosyal medya platformlarında toplandı.

Kamala Harris de daha az ölçekte benzer bir strateji uyguladı. Alex Cooper ile Call Her Daddy (Rogan’dan sonra Spotify’daki en büyük ikinci podcast), NFL efsanesi Shannon Sharpe ile Club Shay Shay ve Matt Barnes ve Stephen Jackson ile All The Smoke podcast’lerinde yer aldı. Bu programların hepsi onun iki ana hedef kitlesi arasında popüler: Genç kadınlar ve siyah erkekler. Bu programlar Harris’in ana akım yayın programlarına katılımını destekledi.

Harris, seçimlere iki hafta kala Rogan’ın podcast’ine çıkma teklifini geri çevirdi ve kampanyanın ilerici bir tepkiden duyduğu korkunun bunun nedenlerinden biri olduğu bildirildi.

Rogan’ın dinleyici kitlesi çoğunlukla genç ve erkeklerden oluşsa da (Trump’ın kampanyası için başlıca dinleyici kitlesi), sunucunun bir partiye ya da diğerine olan bağlılığı kesin bir sonuç değil. Sanders’ın podcast’e katılmasının ardından 2020’de Bernie Sanders’ı başkanlık için desteklemişti. Rogan bu yıl seçimlerden bir gün önce Trump’ı destekledi.

Partizan röportajlar

Podcast’ler geleneksel haber röportajlarından çok farklı bir karaktere sahip. Bunlar genellikle gazeteciliğin tarafsızlık ve objektiflik normlarını ihlal eden partizan röportajlar niteliği taşıyabiliyor.

Podcast sunucuları genellikle kendi siyaset okumalarını sergiliyor ve genellikle tarafsız bir gazetecilik röportajcısının izin vermediği bir şekilde politikacılara karşı kişisel ve duygusal tepkilerinden yararlanıyorlar.

Agresif bir sorgulamadan ziyade dostane bir sohbeti tercih etme eğilimindeler ve araştırmaların destekleyici etkileşimsel davranış olarak adlandırdığı davranışları kullanıyorlar: Onay ifade etmek, aktif dinleme sergilemek (hımmm, evet, devam et) ve politikacılarla birlikte gülmek ve baş sallamak. Bu “yumuşak” sorgulama, sunucunun bir sorgulayıcıdan ziyade politikacıların olumlu benlik sunumunun suç ortağı haline gelmesiyle sonuçlanabilir.

Bu röportajlar ayrıca neredeyse her şeyin tartışılabildiği uzun ve nispeten kontrolsüz bir formata sahip. Bu da Trump’ın başıboş, çoğu zaman odaklanmamış, her aklına geleni söyleyen konuşma tarzına çok uygun.

Podcast’ler adaylara haber röportajlarına göre daha düşük riskli, daha iyi hissettiren bir alternatif olarak hitap ediyor. Sunucular, politika gündemlerini yakından incelemek için tasarlanmış agresif hesap verebilirlik sorgulamaları kullanmak yerine, çocukluklarındaki evcil hayvanları veya ebeveynlerinin onlara öğrettiği liderlik derslerini sormaya daha yatkın. Konukları, düşünceleri, duyguları ve kişilikleri güncel meselelerin üzerinde ön plana çıkarılan kişisel hikaye anlatıcıları haline geliyor.

Call Her Daddy programında Harris, bekar annesiyle olan ilişkisini ve annesinin kendisine çocukluğunda aşıladığı değerleri tartıştı. Söyleşi, başta üreme hakları ve kürtaj olmak üzere politik konulara odaklandığında Harris, Roe v Wade’in iptalinin etkilerini politik açıdan tersine çevirme hedefine nasıl ulaşacağı konusunda Cooper’dan çok az tepki aldı.

Harris’in kendi sözleriyle, podcast ona “gerçek olma ve insanların gerçekten önemsediği şeyler hakkında konuşma” imkanı verdi.

Trump bu ortamda çok rahattı ve “kankalardan” biri gibi görünüyordu. Theo Von’la yaptığı konuşmada Trump durumu tersine çevirdi ve Von’a bağımlılık deneyimiyle ilgili sorular sormaya başladı ve Von’un mücadelelerine gerçekten meraklı ve duygusal olarak uyum sağlamış biri olarak karşımıza çıktı.

Bu dostane tavrın ve genel olarak düşmanca tavırların eksikliğinin bir yan etkisi de, aşılar ve seçim sahtekarlığı gibi konularda yüzsüzce yalan söylediğinde sunucuların Trump’a seslenmemesiydi. Örneğin, Trump Rogan’a 2020 seçim sonuçlarına atıfta bulunarak “Kaybetmedim” dediğinde, Rogan sadece güldü ve gülümsedi. Trump bu röportajlardan tamamen yara almadan çıktı ve tabanının hoşuna giden bir dizi yumuşak ve iyi hissettiren konuşmayı geride bıraktı.

Podcast’ler bir sorun mu?

Geleneksel aday röportajları, gazeteciler ve siyasetçilerin önemli konular üzerinde tartıştığı mücadele alanlarıdır. Demokrasinin iş başında olduğu bu röportajlar ciddi olmalı ve politika, siyasi sicil ve göreve uygunluk konularına odaklanmalı.

Politikacıları siyaset dışındaki gündelik insanlar olarak daha iyi tanımanın bir değeri var. Ancak podcast’ler medya ortamını doldurduğunda veya anlamlı medya incelemesinin yerini tamamen aldığında (bu seçimde olduğu gibi) bu bir sorun haline gelebilir.

Tartışmalar dışında Trump’ın haber bültenlerine çıktığı tek kanal, kendisine yakın bir kanal olan Fox oldu. Harris, CBS’in uzun süredir devam eden 60 Dakika programı da dahil olmak üzere geleneksel röportajlara daha fazla katıldı; Trump başlangıçta katılmayı kabul etti ama sonra vazgeçti. Ancak yine de yeterince medya röportajı yapmadığı için eleştirildi.

Adaylar seçmenlerle bulundukları yerde buluşmalı. Rogan’ınki gibi podcast’lerden kaçınarak ve yakın siyasi tabanının ötesindeki kitlelere hitap etmeyerek Harris ve Demokratlar bunu başaramadı. Bu da Trump’ın herhangi bir direnişle karşılaşmadan Rogan’ın platformundan tam anlamıyla faydalanmasına olanak sağladı.

Podcast’lerin gelecekteki kampanyalarda daha fazla rol oynamaya başlaması muhtemel. Adaylar, kendi görüşlerini paylaşması gerekmeyen podcast sunucularının sorularına kendilerini açmaktan korkmamalı. Harris’in Joe Rogan’a, Trump’ın ise Call Her Daddy’ye çıktığı bir dünya hayal edin. Bu, seçim sürecine biraz renk katabilir ve siyasi sohbeti yeniden canlandırabilir.

Siyasi sohbetlerin giderek daha dar bir alana sıkıştığı, grupların kendi aralarında konuştuğu ve kimsenin siyasi koridorun diğer tarafına ulaşamadığı, son derece partizan bir alternatif medya ortamındaki bölünmeleri daha da derinleştiren alternatiften kesinlikle daha cazip.

Kaynak: Tracy Walsh / The Conversation

Okumaya devam et

Haberler

Podcast’ler 2024 seçimlerini nasıl etkiledi?

ABD’de 2024 başkanlık seçimlerine podcast damga vurdu. “Geleneksel medya yaşam destek ünitesine bağlı görünüyor” yorumları yapılırken, podcast’in yarattığı etki tartışılmaya devam ediyor. Trump’ın Joe Rogan ile yaptığı ve YouTube, Spotify ve diğer platformlarda 70 milyondan fazla izlenirken, Kamala Harris son derece popüler olan Call Her Daddy podcast’ine katıldı. Bu röportaj milyonlarca izleyiciye ulaşmış olsa da Trump’ın Rogan hitinin yanında cüce kaldı ve çok az ses getirdi. Trump’ın seçilmesi, bu yeni medya ekosistemini yükseltirken, yıllardır Amerikalıları Trump’ı terk etmeye ikna etmeye çalışan geleneksel basına da büyük bir darbe indirdiğine şüphe yok.

Yayınlanma tarihi

=>

Donald Trump, 6 Kasım sabahı saat 2:45 sularında Dana White’ı kürsüye çağırarak eski başkanın seçim zaferini kutlamak üzere toplanan MAGA şapkalı destekçilerine hitap etmesini istedi.

Palm Beach County Kongre Merkezi’nde yaptığı kısa ama hareketli konuşmasında Ultimate Fighting Championship CEO’su, Trump’ın şok edici zaferinin anahtarı olabilecek bir dizi isme teşekkür etmeyi ihmal etmedi. White, “Nelk Boys, Adin Ross, Theo Von, Bussin’ With the Boys’a teşekkür etmek istiyorum” dedi ve ekledi: “Son olarak da kudretli ve güçlü Joe Rogan’a!”

Tüm bu kişilerin kim olduğunu bilmediğiniz için affedilebilirsiniz. Trump’ı alkışlamak için toplanan taraftarlarının çoğunun da kafasının karıştığına şüphe yok. Ancak bu yıl Cumhuriyetçi adaya on yıllardır görülmemiş sayıda oy veren genç Amerikalıların çoğu için bu rakamlar bunun gerekçesi olabilir.

Trump’ın zaferinin ardından, onu Beyaz Saray’a taşıyan köklü siyasi değişim çok tartışıldı. Ancak Trump aynı zamanda, geleneksel basının (yıllar içinde izleyici ve gelirlerinin azaldığını gören TV kanalları ve gazeteler) etki ve izleyici açısından yerini, esas olarak mikrofonlu adamlardan ve milyonlarca saplantılı hayranından oluşan alternatif bir medya ekosistemine bıraktığı büyük bir medya değişimi sayesinde de kazandı.

2016 seçimlerinde, kablolu yayın ve onun yıldız sunucuları kral yapıcılar olarak görülüyordu. Morning Joe ve CNN prime time, sadece Trump ve kampanyasının değil, daha geniş siyaset ve medya kuruluşlarının da lazer ışını odağıydı. Trump ilk seçildiğinde, yakın arkadaşı Sean Hannity bir anda medyanın en güçlü adamlarından biri haline geldi.

Kablo haber artık Amerikan siyasi sisteminin etrafında döndüğü güneş değil. Hem Trump hem de Harris kampanyalarının çoğunda bağımsız medyaya yaslanmakla kalmadı, üç büyük kablolu haber ağının hepsi de seçim gecesi izleyicilerinin 2020’ye göre dramatik bir şekilde azaldığını gördü. CNN izleyicilerinin yarısını kaybetti.

Konuştuğumuz sırada sevinçli bir ruh hali içinde olan üst düzey bir Trump kampanya yetkilisi, Trump’ın zaferinin doğasında bulunan basının reddedilmesinin medya için kendi kendine açılmış bir yara olduğunu söyledi.

Yetkili, “Ana akım medya durmaksızın yalan söyledikten sonra ülkenin güvenini kaybetti. Basın insanlara sınırın güvenli olduğunu, enflasyonun geçici olduğunu ve Biden’ın yetkin olduğunu söyledi. Amerikalılar aptal değil” dedi.

Kariyerini geleneksel medyada geçirmiş olan Piers Morgan bu yıl duvardaki yazıyı gördü. Rupert Murdoch’ın İngiliz kablolu kanalı TalkTV’de yaptığı programın televizyonda küçük bir izleyici kitlesi varken YouTube’da büyük ve büyüyen bir izleyici kitlesi vardı ve Morgan kablolu yayını bırakıp tamamen dijitale geçme kararı alarak programını sadece internet üzerinden yayınlamaya başladı.

Morgan, “Geleneksel medya uyanıp kapuçinonun kokusunu almalı ve aslında geleceğin YouTube’un egemenliğinde olacağını fark etmeli. Bu çok dönüştürücü bir andı. Yeni medya dişlerini gösterdi ve eski medyanın tüm iş modellerini gözden geçirip değişmeleri gerektiğini fark etmelerini sağladı” dedi

Trump’ın medyayı küçümsediği düşünüldüğünde, dikkatini alternatiflere odaklaması şaşırtıcı değil. 2024 yılında, genç kampanya çalışanları ve Adin Ross’un programına çıkmasını tavsiye ettiği bildirilen ergenlik çağındaki oğlu Barron Trump’ın yönetiminde bir dizi popüler podcast’te yer aldı.

Morgan, “Yaz aylarında ana medya stratejisinin YouTube’da büyük podcast’ler yapmak olacağına dair kesinlikle hesaplanmış bir karar verdi” dedi.

Bu atak, Trump’ın Joe Rogan ile yaptığı ve YouTube, Spotify ve diğer platformlarda 70 milyondan fazla izlenen üç saatlik sohbetle doruğa ulaştı ve seçimden bir gün önce talk titan’dan bomba gibi bir destek aldı.

Demokratlar da yeni medyayı kucaklamaya çalıştılar, her ne kadar atılgan Trump’tan daha az başarılı olsalar da. Demokratik Ulusal Kongre’de gazeteciler, arenaya bakan bir VIP locasının keyfini çıkaran “yaratıcılar” için kırmızı halı serilirken, birçok muhabirin burun delikli koltukların küçük bir bölümüne hapsedildiğinden yakındı. YouTube’u benimseyen bir başka eski haber yıldızı Don Lemon da içerik oluşturucu locasını tercih etti.

Lemon bana “Bu podcast ve sosyal medya seçimiydi ve bazı siyaset ve seçim stratejistleri bunu anlamadı. YouTube ve benzerleri, diğer dijital, yayın ve sosyal medya siteleriyle birlikte medyanın geleceğidir” dedi.

Trump Rogan’a çıkarken, Harris son derece popüler olan Call Her Daddy podcast’ine çıktı. Bu röportaj milyonlarca izleyiciye ulaşmış olsa da Trump’ın Rogan hitinin yanında cüce kaldı ve çok az ses getirdi. Pek çok Amerikalı tarafından senaryo yazarı bir politikacı olarak görülen Harris, podcast ortamında Trump’tan daha az ilgi çekici. Yine de Call Her Daddy röportajı Harris’in kampanyasının böyle bir görüntüyü ne kadar değerli bulduğunu kanıtladı: Washington Examiner’a göre, röportaj için bir set kurmak için altı haneli bir rakam harcadılar.

Amerikan medyasının parçalanması sadece geleneksel basının varoluşsal bir krizle karşı karşıya olduğu anlamına gelmiyor. Bu aynı zamanda seçmenlerin birbirinden tamamen farklı dünyalarda yaşadığı anlamına da geliyor; bir başkanlık seçiminde iki aday, haberleri nereden aldığınıza bağlı olarak ya özgürlükçü ya da faşist oluyor.

Amerika’daki en popüler podcast’lerde Trump bir kahramandı. Kendisine sadık olanların bile o dönemde diskalifiye edici bulduğu 2020 seçimleri sonrasındaki davranışları nedeniyle sadece siyasi ölümden kurtulmakla kalmadı, geçen yaz bir suikast girişiminin ardından gerçek bir ölümden de kurtuldu. Çok sayıda suç iddianamesini ve basının amansız saldırılarını atlatmaya devam etti.

Trump’ın seçilmesinin, Trump’ın tuhaf siyasetini benimseyen bu yeni medya ekosistemini yükseltirken, yıllardır Amerikalıları Trump’ı terk etmeye ikna etmeye çalışan geleneksel basına da büyük bir darbe indirdiğine şüphe yok.

Lemon, “Pek çok insan uzun zamandır eski/şirket medyasının ölümünü öngörüyordu. Henüz ölmedi. Ancak yaşam destek ünitesine bağlı gibi görünüyor” dedi.

Kaynak: Aidan McLaughlin / The Spectator

Okumaya devam et

Haberler

Spotify’ın video adımı podcast sektörü için kazanç mı yoksa sadece yutturmaca mı?

DWNLOAD Media’dan Chris Peterson, Spotify’ın video stratejisini eleştirdi ve “Bu strateji tamamen tek taraflı görünüyor; podcast sektörünü büyütmek yerine Spotify’ın Premium ürününü büyütmeye odaklanmış” diye yazdı.

Yayınlanma tarihi

=>

Spotify, içerik oluşturucuların platformda videoyu benimsemelerini sağlamak için çok çalışıyor, ancak gerçekçi olalım, benimseme yavaş oldu ve nedenini görmek zor değil. Şimdiye kadar Spotify’a video eklemek, doğrudan platforma yüklemek ve kontrolü devretmek anlamına geliyordu. Spotify, çoğu büyük podcast ve ağın kullandığı Dinamik Reklam Ekleme’den (DAI-Dinamik Reklam Ekleme) farklı bir reklam teknolojisi olan Streaming Ad Insertion (SAI-Akış Reklam Ekleme) kullanarak içerikten para kazanacaktı. Bu neden önemli? Çünkü SAI’nin teknolojisi DAI kadar gelişmiş değil.

Ama durum daha da kötüleşiyor. Spotify, içerik oluşturucuların video için SAI kullanmasını zorunlu tutarak, onları envanterlerinin kontrolünden vazgeçmeye de zorluyor. Bu, tek başına yayın yapan bir podcast için büyük bir mesele gibi görünmeyebilir ancak birden fazla programı ve reklamvereni yöneten ağlar için lojistik bir kabus. Birdenbire, sadece Spotify’ın video hamlesine uyum sağlamak için tüm satış stratejilerini yeniden düzenlemeleri gerekiyor.

Şimdi, adil olalım: Envanter kontrolü söz konusu olduğunda YouTube da benzer zorluklarla karşılaşıyor. YouTube’daki podcast’ler gömülü reklamları (içeriğin kendisine yerleştirilmiş reklamlar) kullanabilir ancak YouTube’un yayınlamaya karar verdiği pre-roll veya mid-roll reklamlar üzerinde hiçbir söz hakkı yok. Ancak YouTube, Spotify’da olmayan bir şey sunuyor: Video için mevcut ölçek. Google’dan gelen gelir payı çekleri, önemli bir kitleye sahip podcast’ler için çok büyük olabilir ve ağlar bu envanteri kontrol etmeyi tercih etse de, sonuçları reddetmek zor. Ayrıca, YouTube’un algoritmasını da unutmayalım; nasıl kullanacağınızı bilirseniz podcast yayıncılığındaki en iyi pazarlama aracı olabilir.

Örnek olarak Bill Simmons’ı ele alalım. Birkaç hafta önceki 3. çeyrek güncellememde, Spotify’ın 2020’de satın aldığı The Ringer ağının sahibi Simmons’ın henüz Spotify’a video yüklemediğini belirtmiştim. Bunun yerine, kısa süre önce bir YouTube kanalı açtı, podcast’ler yayınlıyor ve her hafta “Guess the Lines” bölümünü canlı yayınlıyor. YouTube’un erişim ve gelir modelinin değerini gördüğü ve Spotify’ın SAI’sinin bu zahmete değmeyeceğini düşündüğü çok açık.

Peki, Spotify bunu düzeltmek için ne yapıyor? Elbette bu büyük duyuru her şeyi çözecek, değil mi? DOĞRU MU?!

Kaynak: Chris Peterson / DWNLOAD Media

Okumaya devam et

En son